“Sessiz istifa” yaygınlaştı!
“Sessiz istifa” yaygınlaştı!
11.07.2025
SAYFAYI PAYLAŞIN
  • Facebook
  • Twitter
  • Google+

Çalışma hayatının kodları yeniden yazılıyor!

Görev tanımının dışına çıkmayan çalışanlar, yöneticilerin dilindeki “yeni nesil bir tuhaf” serzenişleri, adına “sessiz istifa” denen bu olgu tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çalışma hayatının kodlarını yeniden yazıyor. 

Genç kuşak çalışanların sadece görev tanımlarıyla sınırlı kalmak istemelerini değerlendiren Sosyolog Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Gençler sisteme kendilerine ödenenden fazlasını vermek istemiyorlar. Bu bir tür duygusal geri çekilme. Gençler ‘çalışmak istemiyor’ değiller. Zamanımı, enerjimi, sağlığımı neden başkasını zengin etmek için harcayayım? diye soruyorlar.” dedi. 

Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Barış Erdoğan, tüm dünyada ve Türkiye’de gençler arasında yaygınlaşan ve “sessiz istifa” olarak da adlandırılan sadece geçimini sağlayacak kadar çalışma fikrini sosyolojik olarak değerlendirdi.

Çalışma hayatının tüm dinamikleri değişiyor

Türkiye’de de genç kuşak çalışanlar arasında “sessiz istifa” ya benzer davranış biçimlerinin özellikle büyükşehirlerde gözlemlendiğine işaret eden Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Gençlerin genel hissi ‘fazla iş, az takdir, sıfır güvence’ şeklinde. Günümüz işçisi bedenini işyerine getiriyor ancak ruhunu dışarıda bırakıyor. Çalışma hayatının güvencesizleştiği, işin insanlara bir gelecek perspektifi sunmadığı, emeğin karşılığının ödenmediği bir çağda yaşıyoruz. Bu nedenle genç kuşaklar çalışmanın neye hizmet ettiğini ve ne kazandırdığını sorguluyorlar. Bu sorgulama çalışma hayatının bu zamana kadar bildiğimiz, alışık olduğumuz tüm dinamiklerini değiştiriyor.” dedi.

Genç kuşak çalışanlar sadece görev tanımlarıyla sınırlı kalmak istiyor

Genç kuşak çalışanların sadece görev tanımlarıyla sınırlı kalmak istemelerini de değerlendiren Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Bir zamanlar işe sadakat ve özveri terfiiyle ya da patronun takdiriyle ödüllendirilirdi. Bugünse en büyük ödül işini korumak gibi gösteriliyor. Günün sonunda ise çoğu zaman sadece enflasyon karşısında erimiş bir maaş ve yoğun stres kalıyor. Bu nedenle gençler sisteme kendilerine ödenenden fazlasını vermek istemiyorlar. Bu durumu eski nesil ve patronlar çoğu zaman ‘gençler tembel’ diye açıklıyorlar. Halbuki bu bir tür duygusal geri çekilme. Gençler ‘çalışmak istemiyor’ değiller. Sadece emeklerinin karşılığını alamadıklarını düşünüyorlar. Zamanımı, enerjimi, sağlığımı neden başkasını zengin etmek için harcayayım? diye soruyorlar. Uzun saatler özveriyle çalışan aileleri belki sağlıklarını kaybetmiş, onlarla yeterince zaman geçirememişti ama maddi bir karşılıkla ödüllendirilmişlerdi. Bu ödülde ortadan kalkınca iş kültüründe ciddi bir kırılma yaşanmaya başladı.” diye konuştu.

Z kuşağı için iş hayatın merkezinde yer almıyor

Çalışma hayatı içinde yer alan X kuşağının bugün dişini sıktığını dile getiren Prof. Dr. Barış Erdoğan, şöyle devam etti:

“İşini ruhsuzca yaparken gün sayıyor. Bu kuşak iyi kötü bir birikim yapabilmişti. Bir an önce emekli olma hayali var. Ama mevcut emekli maaşlarıyla emekliliğin hayali bir kabusa da dönüşebilir.  Çok farklı bir çalışma kültürü içinde yetişmiş olsalar bile artık onlar da içten içe sessiz istifa moduna giriyorlar. Gençlere bakıp geçmiş yıllarını sorguluyorlar. Y kuşağı (1981–1996) bu büyük umutlarla girilen işlerde liyakatsizlik ve geçim kaygısıyla karşılaştılar. Birikimleri yok, önlerinde uzun çalışma yılları var. Maddi ödül onlara hala çekici gelebilir.   Z kuşağına (1997 sonrası) gelirsek ailelerimizden öğrendiğimiz ‘çok çalış, bir gün senin de olur’ anlatısı onlara gülünç geliyor. Bu gençler için iş hayatın merkezinde yer almıyor.  İş sadece bir geçim aracı.”

Gençler iş yeri için özveride bulunmak yerine kendi hayatlarına odaklanıyorlar

“Gençler için günümüz dünyasında ortalama bir işte çalışarak ev almak, araba sahibi olmak, çocuk büyütmek uzak bir hayal oldu.” diyen Prof. Dr. Erdoğan, “Ailesinin genç yaşta çalışarak sahip olduğu olanakların neredeyse hiçbirine erişemeyen bu kuşağın iş yerine aynı sadakati göstermemesi gayet normal. Çünkü ortada sadakati ödüllendiren bir çalışma hayatı kalmadı. Bu durumda gençler iş yeri için özveride bulunmak yerine kendi hayatlarına odaklanıyorlar. Hayatın anlamını iş dışı alanlarda bulmaya çalışıyorlar.” ifadesinde bulundu.

Gençler, değer, saygı ve geçinebilecekleri bir ücret talep ediyor

Türkiye’de üst kuşak yöneticilerin önemli bir bölümünün bu dönüşümü anlamakta zorlandığına dikkat çeken Prof. Dr. Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Özellikle geleneksel sektörlerde çalışan yöneticiler gençlerin kurumsal sadakat göstermemesini ‘disiplinsizlik’ ya da ‘nankörlük’ olarak yorumluyor. Oysa bu son derece yüzeysel bir okuma. Gençlerin artık çalıştıkları yerden beklentileri değişti. Değersaygı ve geçinebilecekleri bir ücret talep ediyorlar. Emir komuta zinciri altında sürekli iş yerinin ihtiyaçlarını önceleyen bir sistem onları boğuyor. Bu nedenle yeni bir çalışma etiği için sistemi zorluyorlar.”

DİĞER HABERLER