Stadyum İsim Tartışması: Gerçekler ve Gürültü Arasında Bir Çözümleme

Eskişehir'in yeni stadyumuna Prof. Dr. Fethi Heper adının verilmesi kararı, yine beklenildiği gibi bir tartışma fırtınası kopardı. "Atatürk adı değiştirilemez!" veya "Stadyumun adı Atatürk olmalıydı!" çığlıkları yükselirken, bu gürültünün arkasındaki gerçekler ve çifte standartlar gözden kaçırılıyor. Gelin, bu meseleye biraz daha yakından bakalım.

Öncelikle, şunu net bir şekilde belirtmek gerek: Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'nin ne Eskişehirspor'a ne de stadyumun yapımına tek kuruşluk bir katkısı olmamıştır. Hatta bu durumun ötesine geçerek, stadın çevresindeki yol yapımını bile uzun süre geciktirerek projenin tamamlanmasına engel teşkil etmişlerdir. Şimdi ise, yapımında zerre emeği olmayan, hatta gecikmesine neden oldukları bir esere isim verme derdine düşmeleri, trajikomik bir durum yaratmaktadır.

Bu tartışmayı başlatan kesimlerin, kendi hizmet alanlarındaki yetersizlikleri ve engellemeleri göz ardı ederek, milli ve manevi değerler üzerinden bir "isim savaşı" başlatmaları oldukça manidardır. Bir zamanlar Eskişehir'in en büyük bulvarı olan ve yine kendi yapmadıkları Hasan Polatkan Bulvarı'nın adını da "Atatürk Bulvarı" olarak değiştirmişlerdi. O dönemde de benzer bir mantıkla hareket edilmiş, yapılan hizmetlere değil, sadece isimlere odaklanılmıştı.

Peki, Atatürk ismi bir stada verilmeyince unutuluyor mu? Ya da her yere, her şeye Atatürk ismi verilmek zorunda mı? Elbette hayır. Atatürk'ün ismi, Türk milletinin gönlünde ve tarihindeki müstesna yerini korumaktadır. Onun adını yaşatmak, sadece her binaya veya caddeye ismini vermekle olmaz. Asıl olan, onun ilke ve inkılaplarını yaşatmak, bilime, sanata, spora ve eğitime verilen değeri artırmak, Türkiye Cumhuriyeti'ni muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak için çalışmaktır.

Prof. Dr. Fethi Heper, Eskişehirspor'un efsane futbolcusu, profesör kimliğiyle bilime, akademisyenliğiyle eğitime hizmet etmiş, şehrimizin yetiştirdiği önemli bir değerdir. Bir stadyuma onun adının verilmesi, hem vefa borcunun ödenmesi hem de gelecek nesillere örnek teşkil edecek bir şahsiyetin onurlandırılmasıdır. Bu, Atatürk'ün yüceliğine gölge düşürmek değil, aksine şehrin kendi değerlerine sahip çıkmasıdır.

Bu kısır tartışmaların, Eskişehir'in asıl sorunlarını, belediyelerin yapamadığı hizmetleri ve engellemeleri pertelemesine izin vermemeliyiz. Siyasetin kutuplaştırıcı dilinden uzaklaşıp, somut hizmetlere ve gerçek kalkınmaya odaklanmak, Eskişehir için çok daha faydalı olacaktır. Unutmayalım ki, önemli olan tabeladaki isimler değil, o tabelaların temsil ettiği değerler ve yapılan hizmetlerdir.

Teyfik Nezen